28 Şubat 2011 Pazartesi

Küçük Prens

Taze durmayı unuttuğum şu şubat gününde,
ben nasıl naif olsam? 
Söyledim pek ince işlerim ben;
sen bakar, dalar, konuşur ve şahlanırsın!
Birden susturdum tüm dünyayı sen konuş diye,
nasıl sağırsın kendine ?
İlk defa toslayınca bir incelik abidesine,
yarattın yenisini..
Bildiğim tüm küçük hayatlar yıkık ya,
sen onarma istemem !
Sevdiğin bu gözler sessizse,
inan çok çok uzakta gerçeğim.

Koş dur, büyülü renklerinin arasında bu gezegenin .
Her şeye sahipsin, emin ol bu içtenlik senin,
ben zaten yaşarken bambaşka bir alemde! 
Bildiğim tüm küçük hayatlar yıkık ya,
sen onarma istemem!
Sevdiğin bu gözler sessizse,
inan çok çok uzakta gerçeğim .

Sen küçük prensim, varlığınla fethettin mi sandın garip dünyamı? 
Boşa saydın bak, bunca beden zaferde benimle yıllar sonra..


Not: Bu bir şarkı sözüdür Sakin grubuna aittir...

27 Şubat 2011 Pazar

Genel Af

  Her insan hata yapabilir. Bazen küçük bazense büyük hatalar yapabilir. Hatta her insan çok fazla hata da yapabilir.. Ancak hiç bir insan sürekli aynı hatayı yapamaz. Zaten buna hatada denemez. Çok ciddi şekilde bazı insanlar için keşke her gün hata yapsa da her hafta ayın hatayı yapmasa diyorum..

  Her insan hataları affedebilir. Bazen çok küçük bazense çok büyük hataları affedebilir. Hatta her insan çok fazla hata da affedebilir.. Ancak hiç bir insan her şeyi affedemez. Zaten buna affetmekte denemez. Çok ciddi bir şekilde bazı insanlar için keşke her şeyi affetse de beni etmese diye düşünüyorum..

Sürekli olarak yapılan aynı hataya "kullanma",
Sürekli olarak yapılan affetme eylemine "kullanılmışlık" diyoruz

  Bazı kötü niyetli hataları affetmek için çabalayıp, " 15 gün içerisinde faturası ve kutusuyla getirirseniz, birebir değişim yapıyoruz." diyoruz ve yapılan hatayı affedicek bir prosedürümüz mutlaka var. Bazı iyi niyetli zararsız hataları ise, "Bunda kullanıcı hatası var" deyip, elimizin tersiyle itiyoruz.

  Kullanmasını bilirseniz eğer kendimizi çok güzel kullandırtıyoruz. Neyse ki siz bunu gayet iyi biliyorsunuz..

18 Şubat 2011 Cuma

İkilem

  İnsan yirmialtı yaşına geldiğinde hala ne zaman susacağını, ne zaman dürüst olacağını ve hala yirmialtı yaşında olması gerektiği gibi olmadığını öğrenememekte ısrarcı olabiliyor. Ve bunu öğrenemediği, susamadığı, yalancı olamadığı her an birilerini kırıyor olabiliyor..

  Sana/size yalanlar söyleyemediğim için kırıldığınızda kırılıyorum.

  Keşke sizde size yalanlar söyleyenlere kırılsanız diye çokça içerliyorum.

  Yalan dünyanın, yalan insanları olmayı, çoğu mutlu yalanı, çoğu mutsuz gerçeğe yeğlemeyi seviyorsunuz biliyorum.

  Sizi yalan rüyalardan, gerçek mutsuzluğa uyandırdım diye bana kızıyor, güceniyor, darılıyorsunuz ya
o zaman anlıyorum ki uyandırmaya değer değilmişsiniz.

  Pişman olmuş insan, birileri tarafından kırılmış, üzülmüş ya da terk edilmiş insandan çok daha acınası durumda oluyor çoğu zaman. Çünkü pişman kişi içinde bulunduğu durumun tek sorumlusu oluyor ve hep diyor ki keşke yapmasaydım/yapsaydım. Suçlayabilecek hiç kimse yok, tek suçlu sensin ve suçlu olmamak için çok geç..

  Ve ben pişmanım sizi doğrulara layık gördüğüm için..

12 Şubat 2011 Cumartesi

Bakış Açısı


Kabuğunu Doldurmak Üzerine

 Yanlış anlaşılmak, insanoğlunun en büyük korkularından biriymiş gibi gelir bana. Hiç anlaşılamamaktan bile daha kötü bir durumdur sanki.

 Sizin açınızdan bakıldığında, her şey çok güzeldir ya da en azından olması gerektiği gibidir. Ne bir art niyet vardır aklınızda ne de kötü tek bir düşünce. Ancak bir zaman sonra anlarsınız ki, karşı taraf için durum hiç de sizin sandığınız gibi değildir. Yaptığınız her şey, söylediğiniz her kelam bambaşka anlamlandırılmış, ortaya da sizinle hiç ilgisi olmayan bir resim çıkmış. Uğraşır didinirsiniz neyin ne olduğunu anlatmaya, neyi niye yaptığınızı açıklamaya. Ama ,bir bataklık içindeymişçesine, debelendikçe batarsınız. Hani atomu parçalamak daha kolaydır ya önyargıyı yıkmaktan. Bu da öyle bir durumdur aslında, yanlış anlaşıldıktan sonra geri dönüşü neredeyse imkansızdır.

İşte tam bu noktada, durur düşünür insan. ‘Yaptığım onca şey, dediğim onca kelime, kullandığım onca mimik, onca jest beni anlatmaya yetmemiş’. Bir anlık başarısızlık hissi çöker yüreğine bireyin. ve o nokta da bir isyan başlar derinlerde, ‘madem bana rağmen, siz istediğinizi göreceksiniz, bundan sonra sizin gördüğünüz gibi olurum’ çığlığı eşliğinde.
Yanlış anlaşılmamak uğruna, yanlış yaptığını bile bile “kabuğunu doldurmaya” başlar insan, hiç istemese de…



Yazan Yöneten: İsmini Vermek İstemeyen Seyirci


"Kabuğunu Doldurmak" çok yeni bir deyiş benim ve bizim için. Yıllarca üzerinde çalışılmış ama bir anda söylenivermiş bir söz.. Üstüne az düşünülmüş, gerçekle çokça örtüşmüş bir söz. Yıllarca biri düşündürtsün diye, biri söylettirsin diye özenle bir köşede beklemiş.


Ve bence Kabuğunu Doldurmak;

Şöyle birşey olabilir; 
Kim olduğumuzu bilememek gibi mesela
Olduğumuzdan az bilmek ya da
Olamayacağımız şeyler gibi davranmak!
Çokça beklenti yaratıp, sıkça hayal kırıklığı yaşatmak!
Bir nevi karton aslan işte..
Karşılayamadığın beklentiler kadar boştur kabuğun,
Ve ben kabuğunu dolduramayan adamdan korkarım..

Yazan Yöneten: U.E.T.


9 Şubat 2011 Çarşamba

Yakışıksız

Her yalnız insan, gördüğü her mutlu çifti kıskanır da çemkirir ya;
- Şu güzel kız/çocuk şu çirkinde ne buluyor! diye...
Ve sen bazen aslında hiç yanına yakıştırmadığın birine aşık olursun ya..

Sanırsın fazlasını hak ediyorsun..

Halbuki sen fazlasında kendini kaybediyorsun!
Ve bunu çok iyi biliyorsun..

Hani o bizim içimizde olan lanet baskın olma geni var ya,

Evin beyi, ilişkinin sırtlayanı ve olması zorunlu olmadığı herşeyi olmak isteyen gen!

Hani sana sürekli, "bensiz nereye gidiyorsun, ben tanıyor muyum onu,
beni alakadar etmez" leri dedirten gen..

Her zaman her daim "ben, ben, ben" geni işte..

İşte tam bu yüzden sen,

Yanına yakıştıramadığının yanına yakışmıyorsun..

Ama bunu sen anlayamazsın!

Not: TDK diyor ki,
Ben; Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego.




8 Şubat 2011 Salı

Şair burda...




Hiç birşey bu kadar mavi olamaz diyor olabilir bu resim..
Ya da mavi bir gökyüzünde bir sürü beyaz bulut değilde,
maviye inat tek bir beyaz bulut olsa diyor olabilir..
Sırf sen birşeye benzet diye birisi bir bulut taşıyor da olabilir senin gökyüzüne!
Birisi uçak sırtında "Seni seviyorum" değilde "Seni önemsiyorum" diyor olabilir bu bulutla!
Ve bir uçak sırtı ancak bu resimde bu kadar farklı anlamlar taşıyabilir..

P.S. değil dipnot olarak; Resim gerçektir ve amatör bir fotoğrafçı tarafından Malta semalarında çekilmiştir..

5 Şubat 2011 Cumartesi

Karamsar

Karamsar diyorlar benim için, çok doğru öyleyim ben.
Ve diyorlar ki iyi değil bu, yapma!
Bilmiyorlar ama ben yapmıyorum bunu! Siz yaptınız bunu bana!
Ve siz olmadığınız gibiydiniz bana karşı..
Olmadığınız gibi olduğunuzu farkettiğimde karamsarlaştım..
dedim ki kendime;
- kimse gerçek değil!
- ve kimse kendi değil!

O gün kendimi yalnız hissetmiştim diğer bütün günler olduğu gibi!
O gün dedimki kendime;
Bir başkası olamamaktan değil,
Kendimiz olamadığımızdan karamsarız..

Derdi kendi ile olana derviş, Sevdiği ile olana mecnun diyorlar. Derdi varoluşsal olana ne dendiğini bilmiyorlar. Anlıyorum ki derdi derin o...