22 Mayıs 2011 Pazar

Olduğu kadar!

  "Küçükken yaşın tutmaz, büyüyünce yüzün!" demiş Vedat Özdemiroğlu. Çokta güzel demiş. Yapmak istediğimiz bir çok şeyi  ne zaman, neden yapamadığımızın özeti bir cümle.


  Herhangi bir şeyi yapabilmek için hangi yaşımızın tutacağını biliyor muyuz ya da ne durumlarda yüzümüzün tutması gerektiğini bilebilecek kadar hayat tecrübesi biriktirdik mi acaba? Tecrübenin katsayısının ne olduğunu, ne kadar üzüntünün, ne kadar hayal kırıklığının ya da kaç sayıda alınan yanlış kararın, ne kadar tecrübe ettiğini bilmek isterdim. Ben tecrübeliyim diyebilmek için kaç kadar kazık yemiş olmalıyım mesela? Aldığım her yanlış karardan kendime bir ders çıkarmış olmalı mıyım yoksa yediğim kazıkları sindirmemiş olsam da tecrübe havuzum biraz daha dolmuş olur mu?
  Ben düşündüm taşındım ve artık birilerine "merhaba" diyebilmek için yüzümün tutacağı yaşa geldiğime karar verdim. İyi şeyler bazen bir "Merhaba" bazende "Bu ne kadar?" demekle başlayabiliyor ve yine iyi şeyler bazen kocaman bir sessizlikle bazende bir "Senin alamayacağın kadar." la bitebiliyor. Senin yüzün tuttuğu ve bir merhaba diyebildiğin için her şey güzel olacak sanmıştın halbuki değil mi?

  Kimin söylediğini ya da yazdığını hatırlayamadım bir söz daha var; "Bana mutluluğun tanımını yap deseler, sadece şunu derim: Kısa sürer." Daha önce hiç olmadığım kadar pozitif olarak şunu söyleyebilirim; "Hiç sürmeyedebilirdi!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sence?

Derdi kendi ile olana derviş, Sevdiği ile olana mecnun diyorlar. Derdi varoluşsal olana ne dendiğini bilmiyorlar. Anlıyorum ki derdi derin o...