6 Nisan 2014 Pazar

Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

İlhami Algör

5 Nisan 2014 Cumartesi

"Şefkatlice içelim." bu burada dursun.

Şefkat?
TDK anlamı değil ama!
Şefkat deyince hissettiğin anlam.
-Bana şefkat göster!
-Şefkatlice sarıl bana.
Böyle "bugün beni çok sev." der gibi.
Biraz çok sev gibi.
Biraz ama!

Bizi bilirsin. Bizi işte yahu!
Biz birine" beni çok sev "diyemeyiz.
Utanırız!
Biraz sevsene beni. deriz ya da diyebiliriz.
Sevmeyene isyanı bile "ne olur biraz fazla sevsen" diye sevimli ederiz.

Sevimli miyiz, neyiz?

Sahi neyiz?

Neşesi çalınmış neşesizler?
-Belki.

Neşe çalan neşesizler?
-Sanki.

Neşelileri sevmeyen neşesizler?
-Kıskanç gibi.


Herkese keyiften, bize kederden içir. Kimine gereğinden fazla neşe, kimine haddinden fazla kibir. İçine de birazcık sabır.

Bugün bizi bu hale getirenlere acıyarak içelim. Öyle güzel üzülelim ki üzdüklerine pişman olmasınlar. Bugün öyle çok içelim ki öyle çok unutalım ki pişman etmeyelim bizi üzenleri.

Bugün şefkatlice içelim. İçelim ki acıyarak sevmek neymiş görsün tüm neşe çalan neşesizler.


Not: Şefkat sözlüklerde “acıyarak ve/veya koruyarak sevme, sevecenlik” olarak tanımlanır.






Derdi kendi ile olana derviş, Sevdiği ile olana mecnun diyorlar. Derdi varoluşsal olana ne dendiğini bilmiyorlar. Anlıyorum ki derdi derin o...